Ortak Alacaklarıyla Sermaye Artırımı

ORTAK ALACAKLARININ SERMAYE ARTIRIMINDA KULLANILMASI

Soner ALTAŞ

Mizantürk, 11 Mart 2014

7Bu yazımızda, sıklıkla merak edilen ve uygulanmasında tereddüt yaşanan, anonim ve limited şirketlerde, ortakların şirketten olan alacaklarının sermaye artırımında kullanılıp kullanılamayacağı üzerinde durulacaktır.

 

Bilindiği üzere, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 127nci maddesinde alacaklar ile devrolunabilen ve nakden değerlendirilebilen her türlü değerin ticaret şirketlerine sermaye olarak konulabileceği belirtilmiş, 342nci ve 581nci maddelerin birinci fıkra hükümleri ise saklı tutulmuştur.

TTK’nın 342nci maddesinde anonim şirkete ayni sermaye olarak konulabilecek malvarlığı unsurları; üzerlerinde sınırlı ayni bir hak, haciz ve tedbir bulunmayan, nakden değerlendirilebilen ve devrolunabilen, fikrî mülkiyet hakları ile sanal ortamlar da dâhil, malvarlığı unsurları olarak sayılmış; hizmet edimleri, kişisel emek, ticari itibar ve vadesi gelmemiş  alacakların sermaye olamayacağı ayrıca ve açıkça vurgulanmıştır.

TTK’nın 581’inci maddesinin birinci fıkrasında da, 342nci maddeye paralel şekilde, limited şirketlere “üzerlerinde sınırlı aynî bir hak, haciz veya tedbir bulunmayan; nakden değerlendirilebilen ve devrolunabilen, fikrî mülkiyet hakları ile sanal ortamlar ve adlar da dâhil, malvarlığı unsurları”nın aynî sermaye olarak konulabileceği, hizmet edimleri, kişisel emek, ticarî itibar ve vadesi gelmemiş alacakların ise sermaye olarak konulamayacağı belirtilmiştir.

TTK’nın 127 maddesi ile 342nci ve 581nci maddelere yapılan göndermeleri ve m.342/f1 ile m.581/f.1’deki “nakden değerlendirilebilme ve devrolunabilme” niteliklerini bir arada değerlendirdiğimizde, anonim şirketlerde pay sahiplerinin, limited şirketlerde ise ortakların şirketten olan vadesi gelmiş alacaklarının (şirkete verdikleri borç paraların) şirkete ayni sermaye olarak konulmasının önünde yasal bir engel olmadığı sonucuna varılmaktadır.

 

TTK’nın anonim şirketlerde sermaye taahhüdü yoluyla (nakden) sermaye artırımına ilişkin 459uncu maddesinin üçüncü fıkrasında, ayni sermaye konulmasına 342 ve 343üncü madde hükümlerinin uygulanması; limited şirketlerde sermayenin artırılmasına ilişkin 590ncı maddede ise şirketin kuruluşu hakkındaki hükümlere ve özellikle sermayenin ayın olarak konması ve bir işletme ile ayınların devralınmasına dair kurallara uyulması şart koşulmuştur. TTK’nın limited şirket kuruluşuna ilişkin 578nci maddesinde de, aynî sermaye konulması durumunda, anonim şirketlere ilişkin hükümlerin limited şirketlere de uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 

Dolayısıyla, gerek anonim şirketlerin gerek limited şirketlerin sermaye artırımında, eğer ortaklar şirketten olan alacaklarını ayni sermaye olarak şirkete koyacaklar ise, konulan bu ayni sermayeye TTK’nın 343üncü maddesi gereği,   şirket   merkezinin   bulunacağı yerdeki   asliye   ticaret   mahkemesince  atanan bilirkişilerce değer biçilmesi gerekecektir.

 

Ancak, uygulamada, ortak alacaklarının şirkete ayni sermaye olarak konulmasında, özellikle ortağın şirketten olan alacağını sermaye olarak şirkete koyması hususunda mahkemelerin alacağın tespiti bakımından bilirkişi atanması taleplerini reddettikleri, bunun da uygulamada sıkıntı doğurduğu anlaşılmış, bunun üzerine Gümrük ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü ticaret sicili müdürlüklerine gönderdiği 27 Eylül 2013 tarihli ve 7326 sayılı Genelge ile uygulamada yaşanan aksaklıkları gidermeye yönelik açıklamalarda bulunmuştur. Anılan Genelgeye göre;

 

  • Ortağın şirketten olan alacağını bir başka şirketin kuruluşunda veya bir başka şirketin sermaye artırımında ayni sermaye olarak koyması durumunda, ortağın şirketten olan alacağının varlığının tespitinde TTK’nın 343üncü maddesi uyarınca şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesince atanacak bilirkişiler tarafından hazırlanacak değerleme raporlarının ticaret sicili müdürlüğüne ibraz edilmesi gerekecek,

 

  • Ortağın şirketten olan alacağını, ortağı olduğu şirketin sermaye artırımında ayni sermaye olarak koyması durumunda ise, alacağın varlığının tespitinde, TTK’nın 343üncü maddesi uyarınca şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesince atanacak bilirkişilerce hazırlanacak değerleme raporları ibraz edilebileceği gibi yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir raporu ya da denetime tabi şirketlerde denetçinin bu tespitlere ilişkin raporu ibraz edilebilecektir.

 

Sözkonusu Bakanlık genelgesinde aslında şu denilmektedir: eğer ortak, şirketten olan alacağını şirkete sermaye olarak koymak istiyorsa, TTK’nın 343üncü maddesi gereği, şirket mahkemeye müracaat etmeli ve mahkemece atanacak bilirkişiler tarafından bu alacakların varlığına dair bir değerleme raporu almalıdır. Ancak, mahkeme bu talebi reddeder ve bilirkişi atamaz ise, şirket sözkonusu tespiti yeminli mali müşavire, serbest muhasebeci mali müşavire veya şirket denetime tabi ise denetçiye yaptırabilir.

 

Dolayısıyla, TTK’nın 343üncü maddesindeki açık hüküm karşısında hukuken tartışılabilir yönü bulunsa da, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın uygulamada karşılaşılan aksaklıkları gidermek amacıyla çıkardığı mezkur genelgeye göre, anonim şirketlerde pay sahiplerinin, limited şirketlerde ise ortakların şirketten olan alacaklarının varlığını yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir raporu ile ispat etmeleri durumunda, anılan alacaklar sermaye artırımında kullanılabilecek ve bu raporlarla yapılacak sermaye artırım tescil talepleri ticaret sicili müdürlükleri tarafından işleme konulacaktır.

error: Content is protected !!
Scroll to Top