Neşet Ertaş Kimdir?
Bir Kırşehirli olarak sitemde Büyük Saz Ustası, Bozkırın Tezenesi Sayın Neşet ERTAŞ’a yer vermesem olmazdı. Kendisi hayatta olsa, mütevazı kişiliği ile kendisine “Sayın” diye hitap edilmesine bile karşı çıkardı galiba. Ama, Sayın kelimesini sonuna kadar hak eden ender insanlardan birisi idi. Ruhu şad olsun.
Neşet Ertaş 1938 senesinde Kırşehir Çiçekdağı’nda doğmuştur. Babası saz üstadı/ustası Muharrem Ertaş, annesi Döne Hanımdır. Ertaş, ilkokul yıllarında ilk olarak keman, daha sonra bağlama çalmayı öğrendi. Babası Muharrem Ertaş ile birlikte yörenin yerel eğlencelerinde, düğünlerde saz çalıp, eşliğinde türküler söylemeye başladı.
Ertaş, etkilendiği tek kişinin babası Muharrem Ertaş olduğunu hemen hemen her söyleşisinde belirtir. Kendi ifadesi ile şu şekilde beyan eder; “Babamla ben aynı ruhun insanlarıyız.” Neşet Ertaş, 1950’li yılların son döneminde İstanbul’a gelerek ilk plağını “Neden Garip Garip Ötersin Bülbül” adı ile babası Muharrem Ertaş’ın sahibi olduğu ve o’na ait bir türkü ile çıkardı. Halk tarafından çok beğenilen bu plağı diğer plaklar, kasetler ve halk konserleri takip etmiştir. Yıllar sonra Neşet Ertaş Ankara’ya yerleşir. Burada yaşadığı sağlık sorunları yüzünden kardeşinin daveti üzerine Almanya’ya gitmeyi uygun görür. Çocuklarının eğitimi ve sanatsal çalışmalarından ötürü uzun bir süre Almanya’da ikamet eden Neşet Ertaş, 2000 senesinde İstanbul’da verdiği konser ile sevenlerinin karşısına yeniden çıkmış ve sahne almıştır.
Süleyman Demirel döneminde kendisine sunulan ‘devlet sanatçılığı’ ünvanını; “O dönem Süleyman Demirel cumhurbaşkanıydı. Devlet sanatçılığı bana teklif edildi. Ben, ‘hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor’ diyerek teklifi kabul etmedim. Ben halkın sanatçısı olarak kalırsam benim için en büyük mutluluk bu. Şimdiye kadar devletten bir kuruş almadım, bir tek TBMM tarafından üstün hizmet ödülünü kabul ettim. Onu da bu kültüre hizmet eden ecdatlarımız adına aldım.” diyerek geri çevirmiştir. Mütevazı kişiliği ile de halk’ın sevdiği isim olmayı başarmış ve gönüllerde taht kurmuştur. Unesco tarafından ”yaşayan insan hazinesi” kabul edilmiş olan Neşet Ertaş, 25 Nisan 2011 tarihinde İTÜ Devlet Konservatuarı tarafından da fahri doktora ödülüne layık görülmüştür.
Usta sanatçı ve gönül adamı Neşet Ertaş, 25 Eylül 2012’de İzmir’de tedavi gördüğü hastane’de hayata gözlerini yummuştur. Cenazesi Kırşehir Bağbaşı Mezarlığında Toprağa verilmiştir. Mezarı ise babası Muharrem Ertaş’ın yanındadır. Mezar taşında ise ”Sakin ol ha, insanoğlu. İncitme canı, her can bir kalp , hakk’a bağlı. İncitme canı, incitme.” yazılıdır.
Bozkır’ın Tezenesi Unvanı
Ona bu sıfatı uygun gören isim Erdoğan Atakar’dır. Hikaye’yi birebir anlatıyor:
O yıllarda Karaköy’de, Haliç’in kıyısında bir büroda çalışırdık, Karaköy köprüsünün gözünün içine bakan bir dördüncü katta Gerilerde Haydarpaşa, Topkapı Sarayı…
Sabah büroya ilk giren emektar Grundig’in tuşuna basar, Ankara Radyosundan alınmış bir makara bant dönmeye başlar, odayı efkarlı bir ses doldururdu; Karadır bu bahtım kara! Ardından öbürleri gelirdi; Kendi edip kendi bulanlar, seher vakti çalınan yar kapıları, çıkagelen gözleri sürmeliler, yine bir laf duyup belli kırılanlar, görülmeyi görülmeyi ne güzel olan gözeler, iki baş bir yastıkta uykuyu neyleyen gözler, gelinlerin geçtiği köprüler… Sonunda; “Biter Kırşehir’in gülleri biter!” der, bitirirdi Sabahtan akşama, bittikçe başa dönülen bu bant dönüp dururdu o işhanı’nın dördüncü katında, o yıllarda, Haliç’in kıyıcığında.
Bir gün, arkadaşlarımızdan biri Unkapanında çalışan bir arkadaşından aldığı bir mektubu getirdi Yugoslavya’nın bir mapushanesinden yollanmış, plakçısına bir ricasını ileten bir mektup. Mektubun altındaki imza Neşet Ertaş’tı. Yaşar Kemal’in bir kitabını alıp yanlış hatırlamıyorsam, Üç Anadolu Efsanesi ön sayfasına: “Bozkırın büyük tezenesine geçmiş olsun!” yazıp imzaladım: Erdoğan Atakar. Sonra da öbür arkadaşlarım imzaladılar, yani Erdal Taşçıoğlu, Ömer Köseli, Nejat Kutsal ve Hüseyin Atasoy. Yolladık kitabı Yugoslavya’nın mapus damına. Aradan bir süre geçtikten sonra Ertaştan bir mektup aldık; teşekkür edip, “İstanbul cennetinde buluşmak üzere” diye bitiriyordu.
Aradan uzun bir süre geçti Ses soluk çıkmadı Ertaş’tan, makara bant dönüp duruyordu. Bir gün gazetelerde bir ilan çıktı; “Neşet Ertaş Çakıl gazinosunda!” Bir sepet çiçek yolladık ilk akşamında programın “Bozkırın Büyük Tezenesi, İstanbul Cennetine Hoşgeldin” yazılı bir kart iliştirdik Altında aynı imzalar: Erdoğan, Erdal, Ömer, Nejat, Hüseyin Akşam da soluğu Çakılda aldık. Geç vakit sahneye çıktı. Perde açıldığında sağ yanında bizim çiçek sepeti duruyordu. Eğildi, mikrofona, “aranızda dostlarım var, ilk türküyü onlar için okuyorum” diyerek bir uzun havaya girdi. Bizim masada herkes ayağa fırlamış, çığlık çığlığa…
Mütevazı Kişiliği
Hiçbir zaman ben demeyen bir karakteri vardı. Devlet sanatçılığını kabul etmemesi, ayrımcılık olarak görmesi onun mütevazılığını ve karakterini ortaya koymaya yeterli oldu. Nil Karaibrahimgil’in: “Neşet Ertaş’ı tanımıyorum, dinlemedim.” sözlerinden sonra: “Biz yaşlı adamız, kızımız henüz genç dinlemeyebilir, duymamış olabilir bu normal, bunda yanlış bir şey yok” diyerek mütevazı kişiliğinden ödün vermemiştir. Bu açıklamalar sonrası Nil Karaibrahimgil’in özrü gecikmemiştir.
Neşet Ertaş’ın Kendi Kaleminden Hayatı
Bin dokuz yüz otuz sekiz cihana
Kırtıllar köyünde geldin dediler
Babama muharrem, anama döne
Dediysen atayı bildin dediler
Dizinde sızıydı anamın derdi
Tokacı saz yaptı elime verdi
Yeni bitirmiştim üç ile dördü
Baban gibi sazcı oldun dediler
O zaman babamdan öğrendim sazı
Engin gönül ile hakka niyazı
O yaşımda yaktı bir ahu gözü
Mecnun gibi çölde kaldın dediler
Zalım kader devranını dönderdi
Tuttu bizi ibikliye gönderdi
Babam saz çalarken bana zil verdi
Oynadım meydanda köçek dediler
Anam Döne ibiklide ölünce
Tam beş tane öksüz yetim kalınca
Beşimiz de perişan olunca
Babamgile burdan göçek dediler
Yürüdü göçümüz tefleğe doğru
Bu hali görenin yanıyor bağrı
Üç aylık çoçuğun çekilmez kahrı
Bunlara bir ana bulun dediler
Yozgatın Kırıksoku Köyüne vardık
Bize ana yok mu diyerek sorduk
Adı arzu dediler bir ana bulduk
İşte bu anadır buldun dediler
En küçük kardaşı kayıp eyledik
Onun için gizli gizli ağladık
Üstelik babamı asker eyledik
Yine öksüz yetim kaldın dediler
Zalım kader tebdilimi şaşırttı
Heybe verdi dalımıza devşirtti
Yardım etti Yerköyüne göçürttü
Biraz da burada kalın dediler
Yerköyden Kırıkkaleye geldik
Babam saz çalarken biz çümbüş aldık
Kırşehire varınca kemanı çaldık
Aferin arkadaş çaldın dediler
Yarin aşkı ile arttı hep derdim
Babamı bir yere dünür gönderdim
Başlık çok istemişler haberin aldım
İstemiyor yarin seni dediler
Kırşehirde yedi sene kalınca
Düğün düzgün hepsi bize gelince
Burada herkese yer daralınca
Ankaraya gider yolun dediler
Ankarada (sünnetçi) Veysel Ustayı buldum
Epeyce eğleştim, evinde kaldım
Yüz lirayı verip bir yatak aldım
Etti isen böyle buldun dediler
Bir ev kiraladım münasip yerde
Kaldı kavim kardaş hep Kırşehir’de
Bu aşk hançerini vurdu derinde
Çaresini bulmazsan öldün dediler
Yarin aşkı ile döndüm şaşkına
Arada içerdim yarin aşkına
Canan acımaz mı garip dostuna
Bunu da içeriye alın dediler
Albümleri
1988 Gönül Ne Gezersin Seyran Yerinde
1988 Kendim Ettim Kendim Buldum
1988 Kibar Kız
1989 Hapishanelere Güneş Doğmuyor
1989 Sazlı Sözlü Oyun Havaları
1990 Gel Gayri Gel
1992 Türküler Yolcu
1992 Gitme Leylam
1993 Kova Kova İndirdiler Yazıya
1995 Seçmeler 2
1995 Seçmeler 3
1995 Seher Vakti
1995 Altın Ezgiler 3
1996 – Polis Lojmanları
1997 Benim Yurdum
1998 Gönül Yarası
1999 Zülüf Dökülmüş Yüze
1999 Gönül Dağı
1999 Muhur Gözlüm
1999 Zahidem
1999 Neredesin Sen
1999 Gönül Dağı
Kaynak: http://www.bilgiustam.com/neset-ertas-kimdir/
BAZI TÜRKÜLERİNİN SÖZLERİ
İKİ BÜYÜK NİMETİM VAR
İki büyük nimetim var
Biri anam biri yarim
İkisine de hörmetim var
Biri anam biri yarim
Ana deyip de geçilmez
O yar anadan seçilmez
İkisine de kıymet biçilmez
Biri anam biri yarim
Birisi var etti beni
Birisi yar etti beni
İkisinin de birdir yari
Biri anam biri yarim
**************************
AYVA TURUNÇ NARIM VAR
Ayva turunç narım var
Benim ah ü zarım var
Hep derdinden ağlarım
Bir vefasız yarim var
Al almayı ver narı
Ağlarım zarı zarı
Tez günlerde gönderin
O ahu gözlü yari
Ayva turunç nar bende
Aldı aklım yar bende
Hiç melhem kar eyleme
Yar yarası var bende
Ayva turunç neyleyim
Halimi arz eyleyim
Zaten bende talih yok
Ta küçükten böyleyim
*************************
GÖNÜL DAĞI
Gönül Dağı yağmur yağmur boran olunca
Akar can özümde sel gizli gizli
Bir tenhada can cananı bulunca
Sinemi yaralar dil gizli gizli
Dost elinden gel olmazsa varılmaz
Rızasız bahçanın gülü derilmez
Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez
Gönülden gönüle yol gizli gizli
Seher vakti garip garip bülbül öterken
Kirpiklerin oku cana batarken
Cümle alem uykusunda uyurken
Kimseler görmeden gel gizli gizli
****************************
AHU GÖZLERİNİ SEVDİĞİM
Ahu gözlerini sevdiğim dilber
Sana bir sözüm var diyemiyorum
Sırrımı ellere veremiyorum
Derdimi ellere diyemiyorum
Helal olsun al yanaktan aldığım
El uzatıp gonca gülün derdiğim
İnce belini tatlı dilini sevdiğim
Kırılsın kollarım duramıyorum
Al yanaktan aldıracağım azıktır
Tarama zülfünü gönlüm bozuktur
Öksüzüm garibim bana yazıktır
Destursuz yanına varamıyorum
****************************
ACEM KIZI
Çırpınıp da şan ovaya çıkınca
Eylen şan ovada kal Acem Kızı
Uğrun uğrun kaş altında bakarken
Can telef ediyor gül Acem Kızı
Seni saran oğlan neylesin mal
Yumdukça gözünden döker mercanı
Burnu fındık ağız kahve fincanı
Şeker mi şerbet mi bal Acem Kızı
*****************************
NEREDESİN SEN
Şu garip halimden bilen işveli nazlı
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen
Datlı dillim güler yüzlüm ey ceylan gözlüm
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen
Ben ağlarsam ağlayıp gülersem gülen
Bütün dertlerim anlayıp gönlümü bilen
Sanki kalbimi bilerek yüzüme gülen
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen
Sinemde gizli yaramı kimse bilmiyo
Hiç bir tabip bu yarama melhem olmuyo
Boynu bükük bir Garibim yüzüm gülmüyo
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen
********************************
YARE GİDEM
Yare gidem yare gidem
Yareliyim nere gidem
Bu derdimin dermanını
Almaya ben yare gidem
Saçlarını ben öreyim
Buna dayanmaz yüreğim
Seni vermem Ezraile
Ben öleyim ben öleyim
Yar elinde yar elinden
Yareliyim yar elinden
Dermansız bir derde düştüm
Dermanı var yar elinden
*******************************
DOYULUR MU?
Tatlı dile güler yüze
Doyulur mu doyulur mu
Aşkınan bakışan göze
Doyulur mu doyulur mu
Doyulur mu doyulur mu
Canana kıyılır mı
Cananına kıyanlar
Hakkın kulu sayılır mı
Zülüflerin dökse yüze
Yar badeyi sunsa bize
Lebleri meyime meze
Doyulur mu doyulur mu
Hem bahara hemi yaza
Yarın ettikleri naza
Yar aşkına çalan saza
Doyulur mu doyulur mu
Garibim geldik gitmeze
Muhabbetimiz bitmeye
Yar île sohbet etmeye
Doyulur mu doyulur mu
*****************************
NE GÜZEL YARATMIŞ
Ne güzel yaratmış seni yaradan
Esmesin sevdiğim yeller incidir
Güzelsin sevdiğim gülden goncadan
Uzanmasın sana yar yar eller incidir
Kipriklerin oktur kaşın yay kimi
Gözlerin aklımı etti zay gimi
Cemalin güneşe benzer yüzün ay gimi
Değmesin zülüfler yar yar teller incidir
********************************
BİLEMEDİM KIYMETİNİ KADRİNİ
bilemedim kıymatını kadrini
hata benim günah benim suç benim
eliminen içtim derdin zehrini
hata benim günah benim suç benim
bir günden bir güne sormadım seni
körümüş gözlerim görmedim seni
boşa mecnun eylemişim ben beni
hata benim günah benim suç benim
bilirim suçluyum gendi özümde
gel desem gelirdin benim izimden
her ne çekti isen benim yüzümden
hata benim günah benim suç benim
sana karşı benim bir sözüm yoktur
haklısın sevdiğim kararın haktır
garibim derdimin dermanı yoktur
hata benim günah benim suç benim
*********************************
NEYLEDİN DÜNYA
aydost deyince yeri göğü inleten
muharrem usta’ydı bunu dinleten
gönül kırmazdı bilerekten,bilmeden
insan velisini neyledin dünya
sazını çalarken kendinden geçen
gönülden gönüle kapılar açan
aşkın dolusunu nefessiz içen
gönül delisini neyledin dünya
garibim babamdı muharrem usta
bilirim aşıktı sevdiği dosta
“sazımın emaneti..” diyen en son nefeste
sazın ulusunu neyledin dünya
**********************************
DELİ BORAN
uzak yoldan geldim hasretim için
hani nerde babam muharrem nerde
yaralı bülbülüm ses vermez niçin
yüreği yanığım o kerem nerde
o garip gönüllüm,dertli bakışlım
feleğin elinde sinesi taşlım
yüreği yaralım,gözleri yaşlım
gönül evi yıkık,viranım nerde
fetholurdu feryadını dinleyen
feryadı içinde derdin anlayan
kuşlar gibi viranede inleyen
ecinnice deli boranım nerde
okula gidemedim bu dert benimdi
hemi benim derdim,hem babamındı
hemi babam,hemi öğretmenimdi
geribim dersimi verenim nerde
******************************
ANAM AĞLAR
Anam ağlar başucumda oturur
Derdim elli iken yüze yetirir
Bu dert beni yiye yiye bitirir
El çek tabip el çek benim yaramdan
Ölürüm kurtulmam ben bu yaradan
Anama babama yüzüm kalmadı
Bir su ver demeye yüzüm kalmadı
Doktora tabibe lüzum kalmadı
El çek tabip el çek benim yaramdan
Ölürüm kurtulmam ben bu yaradan
*******************************
AŞKIN BENİ DELİ EYLEDİ
Aşkın beni deleyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
El alemi kul eyledi
Yar beni beni…
Mecnunum sahra içinde
Yunusum derya içinde
Eyübüm yara içinde
Sar beni beni…
Aslı’yısan Kerim’i bul
Derde derman vereni bul
Garip gibi viranı bul
Sar beni beni…
********************************
ÇİÇEK DAĞI
Çiçekdağı derler de, var mı sana zararım
Yâr yitirdim uğrun uğrun ararım
Üç güneydi benim kavli kararım
Beş gün oldu nazlı yârim gelmedi
Derdime bir derman ver Çiçekdağı
Yârim hey, yine mi ben yandım
Hana vardım han değil
Penceresi cam değil
Bugün ben yâri gördüm
Ölürsem de gam değil
Çiçekdağı derler garibin yurdu
Hep orada arttı efkârı derdi
Zâlim felek beni yârden ayırdı
Yârden ayrılması zor Çiçekdağı
Yârim hey, yine mi ben yandım
Nakarat
Çiçekdağı derler methini etmek
Kolaymıdır seni terkedip gitmek of!
Hele şu gurbetin kahrını çekmek
Gel onu da bana sor Çiçekdağı
Şâhım hey, yine mi ben yandım
*******************************
EVVELİM SENSİN
Cahildim dünyanın rengine kandım
Hayale aldandım boşuna yandım
Seni ilelebet benimsin sandım
Ölürüm sevdiğim zehirim sensin
Evvelim sen oldun ahirim sensin
Sözüm yok şu benden kırıldığına
idip başka dala sarıldığıma
Gönülüm inanmıyor ayrıldığına
Gözyaşım sen oldun kahirim sensin
Evvelim sen oldun ahirim sensin
Garibim can yıkıp gönül kırmadım
Senden ayrı ben bir mekan kurmadım
Daha bir gönüle ikrar vermedim
Batınım sen oldun zahirim sensin
Evvelim sen oldun ahirim sensin
*******************************
GEL SEVELİM
Gel sevelim sevileni seveni
Sevgisiz suratlar gülmüyor canım
Nice gördüm dizlerini döveni
Giden ömür geri gelmiyor canım
Özü gülmeyenin yüzü güler mi
Sevgisiz muhabbet Hakk’a değer mi
Seven insan kaşlarını eğer mi
Zorunan güzellik olmuyor canım
Sevgi haktır seven alır bu hakkı
İçi güler dıştan görünür farkı
Sevmeyene akmaz sevginin arkı
Boş lafla oluklar dolmuyor canım
Bir zaman aşıkken sen de sevmiştin
O anda dünyayı nasıl görmüştün
Sanki cennetin bağına girmiştin
Çokları bu hakkı bilmiyor canım
Aşkın ateşine yandım alıştım
Bu ateş içinde aşkla tanıştım
Doğru mu yanlış mı deyi danıştım
Sevgisiz hakka kul olmuyor canım
Sevenin içinde yanar ışıklar
Kaybolur karanlık tüm dolaşıklar
Garibim sevenler bunca aşıklar
Boş hayale boşa yelmiyor cenım
*******************************
HAPİSANELERE GÜNEŞ DOĞMUYOR
Hapisanelere güneş doğmuyor
Geçiyo bu ömrüm de günüm dolmuyor
Eşim dostum hiç yanıma gelmiyor
Yok mu hapisane beni arayan
Bu zındanda ölem can gardiyan
Birer birer yoklamayı yaparlar
Akşam olur kapıları kaparlar
Bitmiyo geceler, olmaz sabahlar
Yok mu hapisane beni arayan
Bu zındanda ölem can gardiyan
Anamdan doğalı garip kalmışım
Acı hapisane aha genç yaşım
Benim zındanlarda neydi işim
Yok mu hapisane beni arayan
Bu zındanda ölem can gardiyan
*******************************
KARANFİL SUYU NEYLER
Karanfil suyu neyler (gülüm)
Güzel kokuyu neyler (gülüm)
İki baş bir yastıkta (gülüm)
O göz uykuyu neyler (gülüm)
Le le le le Leylam yar
Hergün akşam böyle yar
Kötü isem söyle yar
Karanfil deste gider
Kokusu dosta gider
Sevipte alamayan
Gurbete hasta gider
*****************************
KÜSTÜRDÜM GÖNLÜMÜ
Küstürdüm gönlümü güldüremedim
Baharım güz oldu yazım kış oldu
Gönüle yarimi balduramadım
Baharım güz oldu yazım kış oldu
Şu fani dünyada murad almadan
Eller gibi şad olup da gülmeden
Ellerin bağında gülü solmadan
Baharım güz oldu yazım kış oldu
********************************
MÜHÜR GÖZLÜM
Mühür gözlüm, seni elden,
Sakinirim kıskanırım
Uçan kustan esen yelden
Sakınırım kıskanırım..
Yagan kardan, esen yelden
Sakınırım kıskanırım..
Havadaki turnalardan,
Su içtigim kurnalardan,
Giyindigim urbalardan
Sakınırım kıskanırım..
Besikte yatan kuzudan,
Hem oglundan hem gözünden,
Ben seni, senin gözünden,
Sakınırım kıskanırım..
Al izzet’i oncalardan,
Elindeki goncalardan,
Yerdeki karıncalardan
Sakınırım kıskanırım..
******************************
NİYE ÇATTIN KAŞLARINI
Niye çattın kaşlarını
Bilmiyom yar suçlarımı
Ben ölürsem saçlarını
Yolma gayrı yolma leyli leyli yar
Ben yandım aşkın narına
Meyletmem dünya malına
Ben ölürsem mezarıma
Gelme gayrı gelme leyli leyli yar
Bir garibim düştüm dile
Gerçeklerde olmaz hile
Zalimler elinden bile
Alma gayrı alma leyli leyli yar
*****************************
YANARIM SENİN AŞKINA
Yanarım senin aşkına
Gel kaçma gel gel
Derdinden döndüm şaşkına
Gel kaçma gel gel
Mecnun’um bu çöllerde
Bülbülüm şu güllerde
Kaldım gurbet ellerde
Gel kaçma gel gel
Hasretin dağlar beni
Gel kaçma gel gel
Zülfüne bağlar beni
Gel kaçma gel gel
*******************************
YOLCU
Bir anadan dünyaya gelen yolcu
Görünce dünyayı gönül verdin mi
Kimi büyük kimi böcek kimi kurt
Merak edip hiç birini sordun mu
İnsan ölür ama uruhu ölmez
Bunca mahlukat var hiç biri gülmez
Cehennem azabı zordur çekilmez
Azap çeken hayvanları gördün mü
İnsandan doğanlar insan olurlar
Hayvandan doğanlar hayvan olurlar
Hepisi de bu dünyaya gelirler
Ana haktır sen bu sırra erdin mi
Vade tekmil olup ömür dolmadan
Emanetçi emanetin almadan
Ömrünün bağının gülü solmadan
Varıp bir canana ikrar verdin mi
Garip bülbül gibi feryad ederiz
Cehalet elinde küsmü kederiz
Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz
Dünya senin vatanın mı yurdun mu
********************************
ZÜLÜF DÖKÜLMÜŞ YÜZE
Zülüf dökülmüş yüze
Kaşlar yakışmış göze
Usandım bu candan
Dert ile geze geze
Gün doğdu aştı böyle
Gönlümüz coştu böyle
Sen orada ben burda
Ömrümüz geçti böyle
Bu ellerde gez gayri
Katip ol da yaz gayri
Bir kazma al bir kürek
Mezarımı kaz gayri
Kaynak: http://www.turkedebiyati.org/sairler/nesetertas.html
BAZI TÜRKÜLERİNİN İNGİLİZCE ÇEVİRİLERİ
You were my beginning, you’re my end
I was ignorant, I was deceived by the color of the world
I was fooled by imagination, I burned in vain
I thought you’d be mine forever
I die, my love, you’re my poison
You were my beginning, you’re my end
I have nothing to say about that you were offended by me
I went to cling to another arms
My heart doesn’t believe that you left
You were my tears, you’re my suffering
You were my beginning, you’re my end
I am forlorn, I didn’t ruin life and break heart
I didn’t build a place without you
I never gave promise to a heart
You were my inside, you’re my outside
You were my beginning, you’re my end
Where are you?
You are the one who knows me, my sweet one,
My heart is always looking for you, where are you?
My smoothy, smiling one, my slim and beautiful one,
My heart is always looking for you, where are you?
You are the one who laughs when I laugh and cries when I cry,
You are the one who knows all my sorrow and deep inside my heart,
You are the one who smiles at me as if you know my heart,
My heart is always looking for you, where are you?
No one knows my secret pain,
No physician can heal me,
I cannot be happy, I’m an unhappy poor one,
My heart is always looking for you, where are you?
Alas World!
A predicament befelt today,
A dark griff arrived to me, from love. Alas World!
The news made a hole in my chest,
They uttered: Meno is dead. Alas World!
We had loved each other,
Yet we couldn’t expose our sentiments.
The fathers can not be savvy,
If he came to know, might kill us. Alas World!
I heard she had grew up, at the age of marriage,
She had become pale with yearning. Alas World!
She had been caught in the secret disease.
I heard, My Meno is dead. Alas World!
This world is a tale, a hollow one,
Is there anyone in it, whose wishes granted.
Lest they will able to see the paradise,
Ones who hinder the lovers. Alas World!
Is humankind a null ?
Was it a sin to love an orphan?
If only our wishes could be granted.
Was it a sin to be a poor-wretch? Alas World!
Untrue World
Did you cry all the time, did you burn all the time?
I couldn’t smile too in untrue world
Did you think I was happy with my heart
In the world which stole my life in vain
Ah, in untrue world, untrue world
In the world which smiles to my face false
You cried darling, I burned
I thought world will be like what I want
I was wrong in vain, I believed in vain
In the world which is fading it’s colur in my eye
Ah, in untrue world, untrue world
In the world which smiles to my face false
I know my darling you had no fault
I had many dreams about you
Fate was cloud and rained down on me
In the world which it’s tears filling in my eye
Ah, in untrue world, untrue world
In the world which smiles to my face false
Neither eating, nor drinking and was left my taste
It was left my outcry like poor nightingale
I couldn’t get it, woe! my wish was left
In the world which was left to people while I was going
Ah, in untrue world, untrue world
In the world which smiles to my face false
My Zahide
my zahide my jactura what will happen to me
i heard a words again my back is broken
i ask a news to comer and goners again
my zahide became a bride this week.
dedeli is only parody love
did flower-mountain drop there autumn leafs
i traveled lost of foreign places
didn’t find any beautiful girl than my zahide
i am prisoner in the hands of abroad
My zahide everything is my fault
if your mother give you to me
why wouldn’t be enough this mat if it is big as a house
Earlocks Pour Into the Face
Earlocks pour into the face… oh my
Eyebrows suit the face, oh my oh my
I am tired of myself, oh my oh my
Wandering with trouble
The sun rose, went beyond like this… oh my
It is the heart that overflows like this, oh my oh my
You are there I am here, oh my oh my
Our lifes have passed like this
Wander in this areas… oh my
Be a scribe and write, oh my oh my
Take an excavating and a shovel, oh my oh my
Dig my grave…
Kaynak: http://lyricstranslate.com/en/neset-ertas-lyrics.html
Aşağıdaki anlatım da, oğlumun Neşet Ertaş hakkında hazırlamış olduğu Okul ödevinden bir parça:
Who is Neset ERTAS?
Neşet Ertaş was a Turkish folk music singer, folk poet and virtuoso of the traditional Turkish instrument, saz or bağlama.
He is known as “Halk Ozanı” in Turkish, which means “folk bard” in English.
Yaşar Kemal gave Ertaş his nickname, “Bozkırın Tezenesi”, which means “Plectrum of the Steppe” in English.
His Life
Neşet Ertaş was born in 1938, in Kırtıllar, a village in Kırşehir.
His father’s name is Muharrem Ertas, who was also a folk poet.
His mother’s name was Döne. He had one brother and two sisters.
Neset Ertas had two daughters and a son.
Ertaş died on September 25, 2012 at the age of 74 in Izmir.
He was buried at the foot of his father’s grave in Kırşehir, as he had requested in his will.
His Music Career
At the age of five and six, Neşet Ertaş started to play first the violin and then the bağlama, the Turkish national instrument.
His father earned his living by playing music at the wedding ceremonies in Central Anatolian villages, and for eight years Neşet played music with his father.
At the age of fourteen, Neşet Ertaş went to Istanbul.
After two years, he moved to Ankara and applied to the Turkish Radio (TRT) station. He began performing, Turkish folk songs (türkü), on a daytime programme called “Yurttan Sesler”, which means “Sounds of Hometown” in English.
He became very popular and gave concerts in many cities.
In 1979 he went to Germany, where his brother was living. He performed music at the wedding ceremonies and local events attended by members of the Turkish community in Germany.
During his time in Germany, Ertaş dedicated himself to his children’s education.
After 23 years, he returned to Turkey and was welcomed by crowds.
He rejected the title of “State Artist” which the Turkish state wanted to award him, saying, “I am already an artist of this state.”
Ertaş’s first music record was released in 1957.
During his career, he recorded more than 30 albums.
Awards
In 2006, the Turkish Grand National Assembly (TBMM) rewarded him the State Medal of Distinguished Service.
In 2010, Neşet Ertaş was honoured with the UNESCO “National Living Human Treasure” award.
On April 25, 2011, he was awarded an honorary doctorate by Istanbul Technical University.
Lyrics Translation Of Neset Ertas’ Most Popular Songs
Neredesin Sen
Şu garip halimden bilen işveli nazlım
Göynüm hep seni arıyor neredesin sen?
Tatlı dillim güler yüzlüm ey ceylan gözlüm
Göynüm hep seni arıyor neredesin sen?
Ben ağlarsam ağlayıp gülersem gülen
Bütün dertlerim anlayıp göynümü bilen
Sanki kalbimi bilerek yüzüme gülen
Göynüm hep seni arıyor neredesin sen?
Sînemde gizli yaramı kimse bilmiyor
Hiçbir tabip yarama merhem olmuyor
Boynu bükük bir garibim yüzüm gülmüyor
Göynüm hep seni arıyor neredesin sen?
Where Are You?
You are the one who knows me, my sweet one,
My heart is always looking for you, where are you?
My smoothy, smiling one, my slim and beautiful one,
My heart is always looking for you, where are you?
You are the one who laughs when I laugh and cries when I cry,
You are the one who knows all my sorrow and deep inside my heart,
You are the one who smiles at me as if you know my heart,
My heart is always looking for you, where are you?
No one knows my secret pain,
No physician can heal me,
I cannot be happy, I’m an unhappy poor one,
My heart is always looking for you, where are you?
Lyrics Translation Of Neset Ertas’ Most Popular Songs
Evvelim Sensin Ahirim Sensin
Cahildim dünyanın rengine kandım
Hayale aldandım boşuna yandım
Seni ilelebet benimsin sandım
Ölürüm sevdiğim zehirim sensin
Evvelim sen oldun ahirim sensin
Sözüm yok şu benden kırıldığına
Gidip başka dala sarıldığıma
Gönülüm inanmıyor ayrıldığına
Gözyaşım sen oldun kahirim sensin
Evvelim sen oldun ahirim sensin
Garibim can yıkıp gönül kırmadım
Senden ayrı ben bir mekan kurmadım
Daha bir gönüle ikrar vermedim
Batınım sen oldun zahirim sensin
Evvelim sen oldun ahirim sensin
You were my beginning, you’re my end
I was ignorant, I was deceived by the color of the world
I was fooled by imagination, I burned in vain
I thought you’d be mine forever
I die, my love, you’re my poison
You were my beginning, you’re my end
I have nothing to say about that you were offended by me
I went to cling to another arms
My heart doesn’t believe that you left
You were my tears, you’re my suffering
You were my beginning, you’re my end
I am forlorn, I didn’t ruin life and break heart
I didn’t build a place without you
I never gave promise to a heart
You were my inside, you’re my outside
You were my beginning, you’re my end
He will stay alive in the hearts of Anatolian People, with love and respect.