Bağımsız Denetçi ve Denetim Kuruluşu Seçiminde Geçerli Yöntemler ve Dikkat Edilecek Hususlar
Soner ALTAŞ
VergiAlgı, 2 Nisan 2017
Bildiğiniz üzere, sermaye şirketlerinin olağan genel kurul toplantılarını yapacağı bir dönem içerisinde bulunmaktayız. Olağan genel kurul gündemini oluşturan ve genel kurulca karara bağlanması gereken hususlardan birisi ise denetçi seçimidir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 397’nci maddesinde bağımsızdenetime tabi olan anonim şirketler ile şirketler topluluğunun finansal tablolarının denetçi tarafından, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunca yayımlanan uluslararası denetim standartlarıyla uyumlu Türkiye Denetim Standartlarına göre denetleneceği öngörülmüş ve 635 ile 565’nci maddeler ile yapılan yollamalar gereği limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler de bağımsız denetimin kapsamına dahil edilmiştir.
Bağımsız denetime tabi olacak şirketleri belirleme yetkisi ise Bakanlar Kuruluna bırakılmıştır. Bakanlar Kurulu da, ilk olarak 19/12/2012 tarihinde almış olduğu 2012/4213 sayılı “Bağımsız Denetime Tabi Olacak Şirketlerin Belirlenmesine Dair Karar” ile bağımsız denetime tabi olan sermaye şirketlerini, yani anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketleri belirlemiş, sonrasında çıkarılan değişik kararlar ile de bağımsız denetime tabi olma ölçütlerinden bazılarının sınırı aşağıya çekilmiş, böylece bağımsız denetim yaptırması zorunlu olan şirketlerin kapsamı izleyen yıllarda genişletilmiştir.
Halihazırda bağımsız denetim, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK) tarafından yetkilendirilen bağımsız denetim kuruluşları ve bağımsız denetçiler tarafından yapılmaktadır. 2015 yılı başı itibariyle 149 adet bağımsız denetim kuruluşu ile 10.500 bağımsız denetçinin kamuya açık olarak tutulan Bağımsız Denetim Resmi Siciline kaydı yapılmış olup, halihazırda bu rakamın bir miktar daha arttığı düşünülmektedir. İşte bizde bu yazımızda, bağımsız denetime tabi olan sermaye şirketlerinde bağımsız denetçi ile denetim kuruluşunun seçim yöntemleri ve seçimde dikkat edilmesi gereken hususlar üzerinde duracağız.
TTK’da sadece “denetçi” tabiri yer almakla birlikte, 660 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede, denetçi, bağımsız denetçi ve bağımsız denetim kuruluşu olarak ikili bir ayrıma tabi tutulmuştur. Bu bağlamda, TTK’daki denetçi kavramının bağımsız denetçi ve bağımsız denetim kuruluşu kavramını (ayrıca, halihazırda ilgili ikincil mevzuatı bir türlü çıkarılmadığı için fiilen uygulamaya geçirilmeyen TTK m.397/f.5’deki denetçiyi) kapsadığını söylemek mümkündür. Biz de yazımızda, bağımsız denetçi ve bağımsız denetim kuruluşu için ortak bir kavram olarak “denetçi” ifadesini kullanacağız.
TTK, denetçinin seçimi bakımından üç yöntem öngörmektedir. Bunlar, şirket genel kurulu tarafından seçilme, yönetim kurulu tarafından seçilme ve mahkeme tarafındanatanmadır. Sayılan yollardan ilki asıl yöntemi oluşturur iken, diğer ikisi istisnai hallere özgülenmiştir. Ayrıca, Ticaret Sicili Yönetmeliği ile bu sayılanlara ilave bir yöntem daha eklenmiştir. Bu çerçevede, bağımsız denetçinin ve denetim kuruluşunun seçiminde dört yöntem karşımıza çıkmaktadır. Bu yöntemler aşağıda sırayla izah edilmiştir.
Denetçi, genel kural olarak, sermaye şirketinin genel kurulu tarafından seçilir. Şirketler topluluğunda ise, topluluk denetçisi, ana şirketin genel kurulunca seçilir. Topluluk denetçisinin seçilmediği hallerde, konsolidasyona dâhil olan ana şirketin finansal tablolarını denetlemek için seçilen denetçi, topluluk finansal tablolarının da denetçisi kabul edilir.
TTK’da denetçinin, “her faaliyet dönemi ve her hâlde görevini yerine getireceği faaliyet dönemi bitmeden seçilmesi” şart koşulmaktadır. Bu itibarla, denetçi seçimi, her faaliyet dönemi için ayrı ayrı yapılır. Bu nedenle, birden fazla faaliyet dönemi için denetçi seçimi mümkün değildir.
Ancak, bu noktada Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulu’nun uygulamada karşılaşılan aksaklıklardan yola çıkarak aldığı bir karara değinmek gerekir. Kurul, 12/05/2016 tarihli ve 75935942-050.01.04 – [03/ ] sayılı Kararı ile denetimin ait olduğu hesap döneminden sonraki dönemlerde yapılan denetçi seçimine dayanılarak imzalanan denetim sözleşmeleri çerçevesinde yapılacak denetimler ile TTK’nın 397 inci maddesinde öngörülen bağımsız denetim zorunluluğunun yerine getirilmiş olamayacağına karar vermiş; ancak faaliyet dönemi içerisinde denetçisini seçmemiş bazı şirketlerin geçmiş dönem için denetçi atanması maksadıyla açtığı davalarda bazı mahkemelerin denetçi seçimine ilişkin davanın reddine karar verdiği görülmüştür. Anılan Kurul Kararı üzerine, faaliyet dönemi içerisinde denetçisini seçmemiş şirketlere bazı mahkemelerce denetçi atanmaması, şirketlerin genel kurulları tarafından da geçmiş yıl denetçisini seçmede tereddüt edilmesi nedenleriyle ilgili yıl denetim yükümlülükleri yerine getirilememiştir. Bu sebeple, Kurul, 27/10/2016 tarihli toplantısında;
– Genel kurulun faaliyet dönemi içinde veya faaliyet döneminden sonra denetçiyi seçmemesi halinde, TTK’nın 399’uncu maddesinin altıncı fıkrasına göre yönetim kurulunun, her yönetim kurulu üyesinin veya herhangi bir pay sahibinin şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesine denetçi atanma davası açabileceği,
– Faaliyet dönemi geçmiş olmasına rağmen genel kurul tarafından geçmiş yılın denetçisinin seçilebileceği,
– Ancak her iki durumda da faaliyet dönemi içinde denetçi seçilmemesinden dolayı yönetim kurulunun sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı,
yönünde karar almıştır. Dolayısıyla, ileriye dönük olmamakla birlikte, geçmişe dönük olarak birden fazla faaliyet dönemi için bağımsız denetçi veya denetim kuruluşu seçimine Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulu yeşil ışık yakmıştır.
TTK’da denetçinin, “her faaliyet dönemi ve her hâlde görevini yerine getireceği faaliyet dönemi bitmeden seçilmesi” şart koşulmuş, faaliyet döneminin ilk üç ayı içerisinde genel kurulun denetçi seçememesi hali için ise özel bir düzenleme getirilmiştir. Buna göre, faaliyet döneminin dördüncü ayına kadar denetçi seçilemez ise;
- Anonim şirketlerde yönetim kurulu, yönetim kurulu üyelerinden herhangi birisi ya da herhangi bir pay sahibi,
- Limited şirketlerde müdürler kurulu, müdürlerden herhangi birisi (tek ise o müdür) veya herhangi bir ortak,
- Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde yöneticilerden ve ortaklardan herhangi birisi,
şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesine müracaat ederek, denetçi atanması talebinde bulunabilir. Bu durumda, denetçi, mahkeme tarafından atanır.
Denetçinin sermaye şirketinin yönetim organı tarafından seçilmesi istisnai bir yöntemdir. Genel kurulca seçilen denetçinin fesih ihbarında bulunması durumunda ise, sermaye şirketinin yönetim organı, yani anonim şirketlerde yönetim kurulu, limited şirketlerde müdür veya müdürler kurulu, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde ise yönetici veya yöneticiler, hemen geçici bir denetçi seçer ve fesih ihbarını genel kurulun bilgisine, seçtiği denetçiyi de aynı kurulun onayına sunar.
Denetçinin mahkeme tarafından atanması da mümkündür. TTK, şirket yönetim organı ile azlığa, genel kurulca seçilen denetçinin görevden alınması ve yerine yeni denetçi atanmasını talep hakkı tanımıştır. Böyle bir durumda, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi;
a) Yönetim organının (anonim şirketlerde yönetim kurulu, limited şirketlerde müdür veya müdürler kurulu, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde ise yönetici veya yöneticiler),
b) Ya da azlığın (halka açık olmayan şirketlerde şirket sermayesinin yüzde onunu, halka açık şirketlerde esas veya çıkarılmış sermayenin yüzde beşini oluşturan pay sahipleri),
talebi üzerine, –genel kurulca seçilenin yerine– başka bir denetçi atayabilir.
Azlığın bu davayı açabilmesi için, denetçinin seçimine “genel kurulda karşı oy vermiş, karşı oyunu tutanağa geçirtmiş ve seçimin yapıldığı genel kurul toplantısı tarihinden itibaren geriye doğru en az üç aydan beri şirketin pay sahibi sıfatını taşıyor olması” gerekir. Yönetim kurulu tarafından açılacak görevden alma ve yeni denetçi atama davası için ise böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır.
Ancak, denetçinin mahkeme tarafından atanması sadece yukarıda belirtilen halle sınırlı değildir. Önceden belirttiğimiz üzere, faaliyet döneminin dördüncü ayına kadar genel kurulun denetçi seçmemesi veya seçememesi durumunda da, denetçi, anonim şirketlerde yönetim kurulunun, yönetim kurulu üyelerinden herhangi birisinin ya da herhangi bir pay sahibinin, limited şirketlerde müdürler kurulunun, müdürlerden herhangi birisinin veya herhangi bir ortağın, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde de yöneticilerden ve ortaklardan herhangi birisinin talebi üzerine, mahkeme tarafından atanacaktır.
Ayrıca, genel kurul tarafından seçilen denetçinin görevi red veya sözleşmeyi feshetmesi, görevlendirme kararının iptal olunması veya butlanı ya da denetçinin kanunî sebeplerle veya diğer herhangi bir nedenle görevini yerine getirememesi veya görevini yapmaktan engellenmesi hâllerinde de, anonim şirketlerde yönetim kurulunun, yönetim kurulu üyelerinden herhangi birisinin ya da herhangi bir pay sahibinin, limited şirketlerde müdürler kurulunun, müdürlerden herhangi birisinin veya herhangi bir ortağın, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde de yöneticilerden ve ortaklardan herhangi birisinintalebi üzerine, denetçi, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi tarafından atanır.
Denetçinin seçimi hususundaki son yöntem ise, yazımızın başında da belirttiğimiz üzere, Ticaret Sicili Yönetmeliği ile getirilen ve sadece sermaye şirketinin kuruluşunda uygulanabilecek olan bir yöntemdir. Buna göre, bağımsız denetime tabi şirketin kuruluşunda denetçi şirket sözleşmesi ile de seçilebilir. Yani, şirketin ilk hesap dönemini denetleyecek olan denetçi kurucular tarafından belirlenerek şirket sözleşmesinde gösterilebilir. Şirket sözleşmesi ile denetçinin seçilmemesi halinde ise, denetçinin ilk hesap dönemi bitmeden genel kurul tarafından seçilerek tescil ettirilmesi gerekir. Denetime tabi şirketin kuruluşunda, denetçinin adı ve soyadı veya unvanı, kimlik numarası, yerleşim yeri veya merkezi, varsa tescil edilmiş şubesi tescil edilir. Sonraki hesap dönemlerine ilişkin denetçi ise genel kurul tarafından seçilir. Bu noktada şu kısa açıklamayı yapalım: Bağımsız Denetime Tabi Olacak Şirketlerin Belirlenmesine Dair Bakanlar Kurulu Kararı’nın 3üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca, herhangi bir ölçüte bakılmaksızın bağımsız denetime tabi olan şirketler bu kapsamda değerlendirilir. Kanımızca, ölçütlerine bakılarak bağımsız denetime tabi olan şirketlerin kuruluşunda aktif toplamı ve yıllık satış hasılatından bahsetmek mümkün olmadığından, bu yöntem ölçütlerine göre bağımsız denetime tabi olan şirketler yönünden uygulanamaz.
Sonuç olarak, bağımsız denetime tabi olan şirketlere tavsiyemiz, mahkeme tarafından seçilip atanma gibi istenmeyen bir durumla ve yönetim organının hukukî sorumluluğunu doğuracak bir olumsuzlukla karşılaşmamak bakımından, genel kurala uyarak bağımsız denetçi veya denetim kuruluşunu şirketin yetkili organları eliyle ve süresi içerisinde seçmelerdir.