AİLE ANAYASASI NEDİR?
Soner ALTAŞ
Dünya Gazetesi, 31 Temmuz 2010
Hemen hemen her çalışmada, ülkemizdeki anonim şirketlerin yüzde doksanından fazlasının aile şirketi olduğu ifade edilir. Peki, aile şirketi olmak kötü müdür ve sadece Türkiye’de mi vardır aile şirketleri? Hemen belirtelim ki, hızlı karar alma süreçleri ve büyüme potansiyelleri ile ekonomik krizlerden en çabuk sıyrılan şirketler, aile şirketleridir. Yine, ortak bir kültürden gelinmesi, karşılıklı güven, sürekli iletişim, bu tür şirketlerde karar alma sürecine olumlu etkide bulunmaktadır. Hem, aile şirketlerinin çoğunlukta olması sadece ülkemize özgü bir durum da değildir. Örneğin; Amerika Birleşik Devletleri’nde şirketlerin %90’ının, Almanya ve Meksika’dakilerin %80’inin, Avustralya ve Şili’dekilerin %75’inin, İtalya’dakilerin ise %99’unun aile şirketi olduğu ifade edilir.
Ancak, aile şirketlerine yönelik çalışmalar, birkaç kuşağa ulaşmış şirket sayısının oldukça düşük olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durumun altında yatan en önemli etkenler ise, aile ve şirket büyüdükçe aile ilişkileri ile şirket işlerinin birbirine karışması, işin olumsuz yanlarının aile içi ilişkileri kötüleştirmesi, bunun doğal sonucu olarak ortaya çıkan aile içi iletişimsizliktir. Ayrıca, şirketi kurup belirli bir düzeye getiren, yani işin zahmetini çeken kuşaklar, yetki ve sorumluluklarını sonraki kuşaklara devretmekte ya da profesyonelliğe geçişte çekimser davranmaktadır. Dolayısıyla, aile şirketlerinin karşılaştığı en önemli sorun profesyonelliğe geçiş, yani kurumsallaşma olarak ön plana çıkmaktadır.
Bu durum sadece ülkemize mi özgüdür? Tabi ki, hayır. Aile şirketi olmanın doğasında bu vardır. Nitekim, A.B.D’de yapılan bir araştırma, birinci kuşakta son bulan aile şirketi sayısının genele oranının % 80, ikinci kuşağa ulaşanların oranının % 16, üçüncü kuşak ve sonrasına devam edenlerin oranının ise ancak % 4 olduğunu ortaya çıkarmıştır. Fakat, özellikle gelişmiş ekonomilerdeki şirket yöneticileri, bu duruma çare olarak Aile Anayasalarının ve Aile Konseyinin oluşturulmasını bulmuşlardır. Yani, aile içi ilişkiler ile şirket işlerini birbirinden kesin çizgilerle ayıran formüller üzerinde durmuşlardır.
Aile Anayasası ülkemizde de tatbik edilmektedir. Hatta, son yıllarda aile şirketleri tarafından en çok rağbet gören konuların başında bu gelmektedir. Sabancı Holding, Türkiye’de ilk defa “Aile Anayasası” ve “Aile Konseyi” uygulamasına giden şirkettir. Ülkemizde aile anayasası uygulamasına öncülük edenlere, Koç, Sabancı, Eczacıbaşı, Kurtsan, Bakioğlu, İnci, Abalıoğlu ve Eyilik ailelerini de gösterebiliriz.
Aile Anayasası, esasında yazılı belgeden öte bir şey değildir. Bu nedenle, aile anayasası oluşturmak için, öncelikle aile üyelerinin bir araya gelerek, en azından belirli ilkeler üzerinde anlaşması gerekir. Aile anayasaları genelde dört bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde aile üyeleri ve paysahipleri ilgili bilgiler bulunmaktadır. İkinci bölüm şirket yönetimi ve aile ile şirket arasındaki bağlantılarla ilgilidir. Üçüncü bölüm Aile Konseyiyle ilgilidir. Son bölüm ise mal varlığı ile ilgilidir. Bu bölümde pay sahibi olma, hisse devri, temettü dağıtımı gibi konular işlenmektedir.
Bununla birlikte, bu konuda asıl önem arzeden husus, aile anayasası hazırlanmasından ziyade, bütün aile üyelerinin üzerinde ittifak ettiği ve benimsediği bir aile anayasasınının uygulamaya geçirilmesidir. Aksi takdirde, aile anayasası uygulama imkanı olmayan boş bir belge olmaktan öteye gitmez. Bu nedenle, aile anayasasının ne olduğunun, ne gibi haklar ve yükümlülükler getirdiğinin tüm aile bireylerine etraflıca anlatılması gerekir. Hatta, bu konuda şirketle doğrudan bir bağları olmayan eşlerin dahi onayı alınmalıdır. Çünkü, Anadolu’da birçok aile şirketinin, kardeşler yahut eltiler arasında çıkan anlaşmazlıklar sonucu dağıldığı sıkça duyulan vakıalardandır.
Konuya ilgi duyanlar, Lebib Yalkın Dergisi’nin Haziran 2010 sayısında yayımlanan “Anonim Şirketlerde Pay Devrinin Sebepsiz Olarak Reddi ve Aile Anayasası” adlı makalemize bakabilirler.